Hamit Altıntop: Evet, o sözler için pişmanım ama bir de beni dinleyin
Hamit Altıntop, futbol oynarken de söylemleri ile ses getiren müstesna bir isimdi. Düşündüklerini korkusuzca dile getirirdi. Özellikle Galatasaray’da oynadığı dönemde maç sonraları yaptığı açıklamalar günlerce tartışılırdı. Eleştirilere hedef olma pahasına; bildiklerini, gördüklerini kameralar önünde anlatmaktan kaçınmazdı. Futbolu bıraktıktan sonra da bu cesaretinden bir şey kaybetmedi. Mehmet Büyükekşi başkanlığındaki Türkiye Futbol Federasyonu’nda (TFF) milli takımlar sorumlusu olarak görev yaptığı dönemde birçok konuşmasıyla gündem yarattı. Büyükekşi’nin ekibinde yer aldığı temmuz ayındaki TFF kongresinden sonra sessizliğe bürünen Altıntop, 2 aylık suskunluğunu Hürriyet’te bozdu. Tüm sorularımızı yanıtlayan Altıntop, hem TFF yöneticiliğinde öğrendiklerini, deneyimlerini hem de Türk futbolunun geleceğine ilişkin görüşlerini anlattı…
TFF’DE GÖNÜLLÜLÜK ESASIYLA ÇALIŞTIM
· Uzun yıllar üst seviyede futbol oynamış biri olarak objektif bir değerlendirme yaptığınızda, kendi yöneticilik performansınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Çok şey öğrendiğim, deneyim kazandığım bir yöneticilik süreci geçirdim. Amatör ruhla, gönüllülük esasıyla çok severek ve isteyerek çalıştım. Milli takımdaki kardeşlerime abilik yapmaya, destek olmaya çalıştım. Bu bakımdan futbolcu kardeşlerimin beni değerlendirmesi daha doğru olur.
· Bundan sonraki yol haritanız hangi yönde ilerleyecek? Bir kulüpte görev almayı düşünüyor musunuz?
Beş seneyi aşkın yoğun geçen bir çalışma temposundan sonra şu an dinlenme ve aynı zamanda profesyonel kariyerimi planlama dönemindeyim. Ailemle, eşim ve çocuklarımla vakit geçiriyorum. Bir yandan da maçları ve özellikle oyuncu kardeşlerimin performanslarını yakından takip etmeye devam ediyorum. Aktif olarak yönetici olmasam da onlarla olan gönül bağım ve onlara olan desteğim her zaman devam ediyor.
KENDİNİ GELİŞTİRENLERE İHTİYAÇ VAR
· ‘Türk futboluna ihtiyacım yok’ sözleriniz çok konuşuldu. Siz bununla ilgili açıklamalarda bulundunuz ancak o sözle ilgili bir pişmanlığınız var mı?
Tabii ki pişmanlığım var. Kendimi doğru ifade edemedim. Daha önce de dediğim gibi yöneticilik dönemimde iletişim konusunda sıkıntı yaşadım. Bu konudaki eksikliğimi kabul ediyorum. Orada aslında tam olarak söylemek istediğim şuydu; saha içinden gelen tecrübeli isimleri gönüllü olarak futbola dahil etmek, futbolu zenginleştirir, futbola artı değer katar. Bu anlamda Türk futbolunun, sahanın içinden gelen, dünyadaki gelişmeleri takip eden, kendini süreki geliştiren önemli isimlere, teknik adamlara ihtiyacı var. Ben bunu örneklendirmek istedim. Ama maalesef ya anlaşılamadım ya da anlaşılmak istemedim. Daha da kötüsü ben kendimi doğru ifade edemedim.
MOURINHO, OSIMHEN VE RAFA GİBİ İSİMLERLE FUTBOLUMUZ İYİ YERE GELİR
· Türk futbolunun geleceğini nasıl görüyorsunuz? Mevcut yönetim anlayışıyla futbolumuzdaki inişli-çıkışlı grafik devam eder mi yoksa son dönemdeki yükseliş sürekli mi olur?
Ben geleceğe her zaman pozitif bakmayı seven bir insanım. O nedenle Türk futbolunun geleceğini de çok parlak ve yükselişte görüyorum. Tabii doğru hamlelerle ilerlemek şartıyla.. Futbol kollektif bir oyun ve başarı için federasyondan, kulüplere, medyadan sponsorlara kadar, futbolun bütün paydaşlarının ortak hedefe doğru birlikte hareket etmesi gerekiyor. Bunu sağlayabilirsek Türk futbolunun çok kısa sürede çok daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Harika bir rekabet var ligde. Bir yanda Jose Mourinho, diğer yanda Victor Osimhen, Rafa Silva ve buna benzer örnekler var. Bunlara da ihtiyacı var futbolumuzun mesela.
YÖNETİCİ OLDUĞUM GÜNKÜ İLE AYRILDIĞIM GÜNKÜ HAMİT ARASINDA İNANILMAZ FARK VAR
· TFF’de görev yaptığınız sürede ‘keşke’ dediğiniz anlar var mı?
Tabii ki illa ‘keşke’ dediğim bir sürü an yaşamışımdır. Önemli olan yaşananlardan ders çıkarmak. Yönetici olduğum ilk günkü Hamit ile ayrıldığım günkü Hamit arasında tecrübe ve olgunluk anlamında inanılmaz fark var. Ben kendimde bu farkı görüyorum. Eleştirilere saygı duymak ama bir yandan da inandığınızı sonuna kadar savunmak gibi. Ama iletişim konusunda kendimi ve yapmak istediklerimi doğru anlatabildiğimi düşünmüyorum.
KULÜPLER BU BÜTÇELERLE NASIL YÖNETİLECEK MERAKLA TAKİP EDİYORUM
· Yabancı olayına bakışınız nedir? Türkiye’de halen uygulanan 14 yabancılı sistem mantıklı mı?
Şu an uygulanan sistemin sürdürülebilir bir yapı olmadığını ve Türk oyuncuların performansını geriye götüreceğini düşünüyorum. Özellikle kulüplerimizin son haftalarda yaptığı transfer harcamalarına bakınca da kulüplerin bu bütçelerle nasıl yönetileceklerini hem merakla takip ediyorum hem de bir yandan endişe duyuyorum açıkçası..
O DÖNEM KUNTZ EN DOĞRU iSiMDi
· “Stefan Kuntz’a ben kefilim” demiştiniz ama sonra yolları ayırmak zorunda kaldınız. Kuntz neden olmadı? O günlere geri dönme şansınız olsa yine aynı tercihi yapar mıydınız?
Stefan Kuntz ile ilgili yorumu o dönem için yapmak en sağlıklısı. Yani Kuntz, anlaştığımız zamanki şartlara göre doğru bir tercihti. Kendisi de o dönem takıma yapabileceği katkıyı (yenilenme dönemi başlangıcı) yaptı ve sonrasında bayrağı devretti. Yenilenme, değişme ve dönüşme dönemi için doğru tercihti. Nasıl ki, o dönem için Kuntz ismi doğruysa, daha sonraki dönemde de Montella ismi doğruydu. Euro 2024 performansımız da bunu doğruluyor.
FUTBOLUN SAHA İÇİNDEN İBARET OLDUĞUNU SANIRDIM
· Bir yanda çok başarılı bir futbolculuk kariyeri, diğer yanda Türkiye Futbol Federasyonu’nda milli takımlar sorumluluğu. TFF’deki yöneticilik döneminiz size neler kazandırdı, ne kaybettirdi? Bu süreç size ne öğretti? Sahanın içinden gelen biri olarak masanın diğer tarafında ‘yönetici’ olmak bambaşka bir deneyim oldu benim için. Kendi futbol kariyerimden gurur duyuyorum. Oynadığım takımlar, yaşadığım unutulmaz anılar, başarıların hepsi için şükrediyorum. Futbolun içinden gelen ve birçok sıkıntıyı gözlemlemiş biri olarak yönetici olarak olumlu şeyler üretebileceğimi düşündüğüm için bu yolu seçtim.
UNUTULMAZ BiR TECRÜBEYDi
Sahanın dışında yaşanan sıkıntıları gözlemlemek, özellikle milli takımlar ve altyapılardaki sorunlara destek olmaya çalışmak, Türk futbolunun marka değerini yukarı çıkarabilmek için neler yapılabileceğine dair mesai harcamak benim için unutulmaz bir tecrübeydi. Futbolculuk dönemimde futbolun saha içinden ibaret olduğunu sanırdım ama bu süreçte öğrendiğim en önemli şey sanırım futbolun sadece 90 dakikadan ibaret olmadığı oldu.
SADECE MAÇ KAZANMAK YETMiYOR
Başarı için sadece maçı kazanmak yetmiyor, iletişimden, pazarlamaya, ilişki yönetiminden finansa kadar bir çok önemli etmeni de doğru ve başarılı şekilde yönetmeniz gerekiyor.
İSTİKAMET DOĞRU YOLA DEVAM
· Galler ve İzlanda maçlarında nasıl buldunuz milli takımı?
İlk maçta gol yemeden zor bir deplasmanda puan almak kıymetli. İkinci maçta iyi oyun sergiledik ama erken bitiremedik. Bu da bu genç takımın daha gelişme sürecinde olduğunu unutmamamız gerektiğini gösteriyor. İstikamet doğru. Yola devam.
SEÇİMLERDE KAYBETMEK DE VAR
· Mehmet Büyükekşi’nin seçimi kaybedeceğine ihtimal vermiş miydiniz?
Bir takım bir maça çıktığında nasıl ki 3 ihtimal varsa, adı üstünde seçim olan bir yerde de kazanmakta var kaybetmek de. O nedenle ne ‘bu sonucu bekliyordum’ diyebilirim ne de ‘sürpriz oldu’ diyebilirim.