Sayısız doktor dolaştı, ‘D vitamini’ hatası öldürecekti! En büyük şansı tümörü oldu
Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr – 2019’un temmuz ayında, henüz 18 yaşında bir genç kız için son derece büyük hayal kırıklığı yaratabilecek, duygusal yaralar açabilecek bir olay yaşanmak üzereydi. Ceylin Kübra Öz, sevdiği kişinin kendisine ihanet ettiğini öğrendiğinde, 15 gün evden çıkamayacak kadar hüzünlü ve kırgın bir ruh haline bürünmüş ve o süreç boyunca midesine su dışında pek de bir şey girmemişti. Stres ve üzüntünün pek çok hastalığı tetikleyebildiği bir gerçek de olsa Ceylin’in yaşadığı şey 4 yıla yayılan ciddi bir hastalığın adım adım ölüme götürmesiydi. Ceylin kaçıyor, 4 sene boyunca teşhis edilemeyen akciğer kanseri ise onu kovalıyordu. Genç kızı kurtaransa Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde gıda işleme bölümü okuduğu sırada aynı odayı paylaştığı arkadaşının epilepsi krizi geçirmesiyle yaşandı. 5 arkadaş gittikleri kan tahlilinde, o güne kadar gittiği onlarca doktorun teşhis edemediği kanser apaçık görülmüştü. Ceylin’in hayatta kalmasını sağlayan şans ise yavaş ilerleyen hastalığıydı! Ceylin Kübra Öz 4 yıllık sancılı süreci ve hastalığını, onun ameliyatını yaparak yeniden hayata tutunmasını sağlayan doktoru Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Adnan Sayar ise akciğer kanserini ‘SEN ANLAT’ için anlattı.
TEŞHİS KOYULAMAYAN 4 KOCA YIL
Ceylin Kübra Öz 26 Ocak 2001’de dünyaya gözlerini açtığında, en ilginç kanser hikâyelerinden birinin başrolünde olacağı kimse tarafından bilinmiyordu. Öyle ki Ceylin’in hastalığı onlarca doktor ve hastane gezmesine rağmen yine teşhis edilemeyecek ve genç kız kendisine koyulan bambaşka teşhisler dolayısıyla kâbus gibi günler yaşayacaktı. Kendisine göre hastalığıyla ilgili her şeyin başlamasına neden olan kalp kırıklığı, onu akciğerinde vücudunu her gün daha da yoran bir hastalığın pençesine itmişti. Ceylin yaşananları şöyle anlatıyor:
“Yaşadığım üzüntü nedeniyle 15 gün evden çıkamamıştım. Sadece su içiyordum. Daha sonra bana hayal kırıklığı yaşatan kişilerle yüzleşmeye gittim. Herkes bana rengimin sarardığını söylüyordu, ben de bu süreçte 52 kiloydum ve 42 kiloya düşmüştüm. Herkes bana bunları söyleyince hastaneye gitmem gerektiğini düşündüm. Bayrampaşa Devlet Hastanesi’nde kan tahlillerime bakarak, ‘Kansere yakalanıyorsun’ dediler. Detaylı bir tetkik yaptırmam gerektiğini ve teşhisimi koydurmam gerektiğini söylediler. Sonra aileme anlattım, özel hastanelere gittik. Dâhiliye, hematoloji baktı, oradan da D vitaminimin düşük olduğunu söylediler. ‘Bir şeyin yok’ diyerek yolladılar.”
Ceylin’in hastalığının başlangıcı yaşadığı üzüntüyle kendini göstermiş olsa da, henüz kurtuluşuna giden yolun başındaydı. Henüz bir teşhis koyulamamış ve ilerleyen günlerde koyulacak yanlış teşhislerin de vücuduna etkileri gözlemlenmemişti.
HASTALIĞIN BELİRTİSİ: KANLI ÖKSÜRÜK!
Ceylin ‘D vitamini eksikliği’ teşhisinin ardından verilen takviyeleri kullanmasına rağmen kan değerlerinde herhangi bir gelişme görmedi. Günler günleri kovalıyor ve genç kız henüz 19 yaşında haberdar olmadığı kanserli tümörle yaşamaya çalışıyordu. Bu süreçte pek çok belirti göstermiş olsa da gittiği hiçbir hastane ve doktor onun derdine derman olacak teşhis ve tedaviyi uygulayamıyordu. Üstelik onca tahlil yapılmış, serum takviyeleri verilmiş ancak 5.5 ila 6 santim büyüklüğündeki tümörün Ceylin’i her geçen gün tükettiği tespit edilememişti. Ceylin o günleri, “Ben bu sıralarda belirtiler göstermeye başladım. Ancak hâlâ neyim olduğu konusunda doğru bir yaklaşım yoktu. Bir devlet hastanesinde ‘Akdeniz anemisi’ teşhisi dahi koyuldu. Kan tükürmeye başladım, ağır sırt ağrılarım oldu. 2020’de ehliyet için sağlık raporu çıkarmaya gittiğim sağlık ocağı kanser olduğumu söyledi ve tedavi olmazsam ehliyet alamayacağımı ekledi. Ben nasıl olsa bir sürü test yapıldı ve bir şey çıkmadı diye pek kale almamıştım. O nedenle doktor benim önemsemediğimi anlayarak beni kendi kararıyla hastaneye sevk etmiş” diye anlattı.
Ceylin’in kanser olma ihtimali 4 yıl boyunca zaman zaman söylenmiş olsa da teşhis hâlâ koyulmuş değildi. Oysa Ceylin her şeyden habersiz, akciğerinde kendisini her geçen gün tüketen bir tümörle mücadele ediyordu. Genç kız teşhis sürecine ilişkin, “Süreç devam ederken ben yine özel hastanelere gittim. Bu kez Akdeniz anemisi ya da kanser olmadığım söylendi. Sonra başka bir özel hastanede kan kanseri şüphesiyle 11 bitkisel ilaç verildi. Ben de o zamanlar 42 kiloydum ve ilaçları kaldıramayacağımı düşünerek yutmak istemedim. Ancak hem ailem hem de doktorlar ısrar etti ve ilaçları kullanmaya başladım. Bunlar benim daha da kötü olmama neden oldu. Yataktan kalkıp, 2 adım atıp yatağa dönüyordum. Reçeteme göre 1 ay kullanmaya devam edecektim ilaçları. Ancak bırakmama 1 hafta kala, bir sabah ellerim ve ayaklarım tutmamaya başladı ve çığlık atıp yere düştüm. Bir nevi felç geçiriyordum. Acile gittik, serum verilince düzeldim. Ertesi gün yine aynısı oldu ve yine serumla biraz düzeldim. Daha sonraki gün ise babam işe gitmişti, ben evde tek başımaydım. Sabah uyandığımda yataktan kalkamadım. Babam akşam saat 21.00’de işten gelene kadar ben yataktan kalkamadım ve hiç kıpırdayamadım. Bu kez şiddetli bir felç geçirmiştim” dedi.
‘ÜZDÜYSEM ÖZÜR DİLERİM, HAKKINI HELAL ET’
Ceylin Kübra Öz’ün üniversitede oda arkadaşı epilepsi krizi geçirmiş ve 5 kız arkadaş bunun üzerine kan tahliline gitmişti. Ertesi gün sonuçlar çıkınca herkese dönüş yapıldı. Ceylin’e ise “Bu tahlil senin olmayabilir” diyerek yeniden tahlil gerektiğini söylediler. Genç kız o andan itibaren “Kesin kanser diyecekler” diye düşünmeye başlamıştı. Şikâyetlerini ilk kez tam anlamıyla dinleyecek doktorla ise orada karşılaşmak üzereydi. Dr. Alparslan Köhle, Ceylin’i detaylı şekilde dinleyerek akciğer filmi istedi. Dr. Köhle’nin Ceylin’i hemen göğüs hastalıklarına göndermesinin sebebi 4 yıldır teşhis edilemeyen akciğer tümörüydü. Tümör, 5.5-6 santimdi ve Ceylin’in kendisiyle ilgili öğrendiği gerçek babasını arayarak duygu dolu o sözleri söylemesi ve kurtuluşuna giden yolda en büyük adımları atmasını sağladı.
“Babamı arayıp, ‘Seni çok üzdüysem hakkını helal et’ dedim. Aslında 6-7 ay biçilen ömrüm olduğu için kimseye söylemeyecektim ve Trabzon’da kalacaktım. Babam e-Nabız’a girip benim İstanbul’daki doktoruma sormuş, başta bir şey yok demişler. Sonra babamı arayıp hemen hastaneye gelmemiz gerektiğini söylemişler. İstanbul’da, ‘Bu tümör yüzde 90 iyi huyludur’ dediler. Doktor yine benim ailemi korkuttuğumu ve kötü huylu olsa bugüne kadar yaşama imkânım olmadığını söyledi. 1 hafta sonra babamı çağırıp bir hap verdiler. ‘Akrep, arı sokarsa hastaneye gidene kadar 1 saat zaman kazandırır’ demişler. Sonra kemoterapi, ışın tedavisi ya da akıllı aşı önerdiler. Hepsini reddettim. Ne kadar hastane varsa gittik. Hepsi ameliyatın imkânsız olduğunu söyledi. Sonra bir akrabam Prof. Dr. Adnan Sayar’dan randevu almış, ona gittik. O da muayene etti ve ‘Tümörlü kısmı alırım’ dedi. Bir de nüks edip infilak etme durumu varmış, bu da kendi kanımda boğulup ölmem demek. 4 yıl boyunca kendime teşhis koydurmak için uğraştım ve sonunda kendi kendimi kurtarmaya çalıştığım mücadelem doktorlarımın da çabasıyla başarılı sonuçlandı.”
‘CEYLİN’İN ŞANSI HASTALIĞIN YAVAŞ İLERLEMESİ’
Ceylin Kübra Öz’ün merkezi noktada bulunan ve yıllarca fark edilememiş tümörüne ilişkin kendisini ameliyat ederek, tümörü başarılı şekilde bulunduğu noktadan çıkaran Prof. Dr. Adnan Sayar, “Ceylin için bir şanstı’ diyerek, genç kızın hastalığına ilişkin konuştu. Prof. Dr. Sayar, “Ceylin 3-4 sene aralarda öksürük şikâyetiyle başvurmuş, zaman zaman kanlı balgamı olmuş. Bunlar hasta genç olsa bile çok uyarıcı belirtiler. Ancak bir şekilde ileri tetkik olamamış. En son aşamada tümör gibi davranıp gerekli tetkikler yapılmış ve tümör görülmüş. Ancak bize geldiğinde, incelediğimizde çok yavaş ilerlediğini gördük. Aslında genç hastalarda akciğer kanseri çok hızlı ilerler. Bu Ceylin için bir şanstı” dedi. Prof. Dr. Sayar, sözlerine şöyle devam etti:
“Hızlı ilerleyen tümörler hassastır. Kemoterapiye de cevap vermesi daha mümkün olabilir. Yavaş seyirliler ise az duyarlı olur ve burada yavaş gidiş söz konusuydu. Ameliyata uygun görünüyordu. Tüm akciğeri almamak için, alt ve orta lopta sağlam olan yerler bronşlar ana bronşla uç uca eklendi. Tümör olan bölge zaten kullanılamıyordu. Hava yolu tıkalıydı. Ancak diğer lobları kullanabiliyor. Biz ameliyat sonrası da radyoterapi ve kemoterapi de yapabiliyoruz. Ancak Ceylin’de tümörün büyüklüğü dışında hiçbir lenf bezinde bir tutulum yoktu. ‘Ek tedavi gerekmez, takip edelim’ diye karar verdik. Tabii bu, bir daha problem olmayacak demek değil. Şu an için 3 ayda bir yakın takip yapılacak ve daha sonra 6 ayda bir, sonra yılda bir ve 5 yılı doldurunca takipten çıkarıyoruz. Bu benim için de ilginç bir vaka. Hasta çok genç, gençlerde akciğer tümörü beklentisi pek olmaz. Ancak uzunca süre sonra fark edilmiş, 5 santime yakın ve merkezi noktada olması nedeniyle bazı kliniklerde cerrahi düşünülmemiş. Ancak tümör, yaptığımız cerrahi operasyonla başarılı şekilde çıkarıldı.”
Hastalığı boyunca Ceylin’in hep yanında olan babası (solda) / Teşhisini koyarak genç kızın kurtuluşuna giden yolda ilk önemli adımı atan Dr. Alparslan Köhle (sağda)
KANSERDEN ŞÜPHELENEN DOKTORUNA TEŞEKKÜR ETTİ
Ceylin Kübra Öz, kendisine kanser teşhisini koyan ve onun hayata yeniden tutunmasında önemli rol oynayan Dr. Alparslan Köhle’yi de ameliyattan sonra ziyaret etti ve teşekkür etti. Ceylin şimdi Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde, bu kez akciğerinde kendisini tüketen bir tümör olmadan ilahiyat bölümünde öğrenciliğini sürdürüyor.